bizim tuvalet pis kokar, nefret ederim tuvalete koku takanlardan. tuvalet lan bu ne kadar güzel kokabilirki.
hani bir aşk varsa eğer o beşiktaş'tır kontrastı turuncuya çalar.
siz hiç yumruğunuzu delicesine sıktınız mı ?
böyle ilk gördüğünüz demire yumruk atmak için yürüdünüz mü ?
biliyorum zengin olmak istediniz, ya demire yumruk attıktan sonra hastane masrafını karşılamak için para derdiniz oldu mu hiç ?
hani bugün o yumruk bir yer bulmadıysa çekeceğim ızdıraptan değil, çekirdek tadında ailemin keyfi kaçmasın maksatında atmadım.
hata yapmak süreklidir.evliya değiliz en temelinde. bazen sana doğru gözüken, hatta seni siktir et toplumda bile rutin olmuş şeyler bütün gece kafa siken felaketlere yol açabilir. aslında yaptığın tek doğru davranışta böylece hatanın tillahı olur; barcelonadan yatan iddaa kuponu gibi bir taraflarına kaçar.
sen mutluluğu, asaleti sürekli beraber olmakta ararsın. beş dakika daha niyetine evine bırakmayı yeğlersin. ancak hesaplamak ağır gelir aşkın fonksiyonunu. anlayamazsın, x= 1 iken y= 0 sıfır değerinden ileriye gidemeyecektir. sen konunun ucunu kaçırınca matematik öğretmeni seni çarpanlarına ayırır. olasılık ve kombinasyon yoktur, x > 0 acı vardır. tenefüs olmuş cevap anahtarını sorgularken bir sigara yakarsın.
sonra bir bakmışsınki ders edebiyat olmuş.
''hataya bağlı reaksiyon olmasa da uyku tutmaz oldu. geceler ufak bir öpücük, suratımda hissettiğim parmakların oldu. Sen bir kez bile seni sevip sevmediğimi sorgulamadın. Çünkü cevabını biliyordun. Ben binlerce kez seni sevdiğimi haykırdım cümle cihana. Daha çok bil ve daha çok sevil istiyordum. Yarın uyandığımda, bu gece bıraktığım iyi geceler öpücüğünün şefkati olsun istiyordum dudaklarında. Seni her geçen gün daha çok sevmek için yakıyordum balataları. Layık olmalıydım sana. Bu yüzden kimse böyle sevilmemeliydi ve kimse öyle kolay kolay duyamamalıydı tarafımdan sevildiğini, senden başka. çoktur tanımıyorum seni; bırak seneleri, daha yeni yarım seneye yaklaşır oldu. korkmasın eros; aşkımda mecnun halimden memnunum..'' dedi edebiyat öğretmenim, bir nevi Doruk Koç.
sonra bir de bakmışım edebiyat dersi bitmiş aklımda yine sen kalmışın bundan sonra ki satırlar aşk-ı feda olmuş askerin kanı heybetinde akmış durmuş.
başlamadan iki şarkı patlatalım bari.
Mfö- Ele Güne Karşı
BüyükEvAblukada- Havadar.
dedik yarım yıl bile olmamış senle tanışalı. işler buraya kadar tamam. herşey -miş li. rivayete göre de hep; orda berabermişiz, aslında aynı yerdeymişiz. olay -miş ten -di'li zamana geçince tutulmuşum en ferhat'ından ben sana. hem de en beyazından masum sevgiler varsa griye sırıtmadan dimdik duran siyah acıları görerek.
hasetinden çatlıyordu senden başka ne varsa. eli boklu bir ortamda el değmiş, yürek ve yanında meze olarak emek verilmiş bir sevginin bekçisi rolünü verdim kendime. sana tutuk mecnunlar rüyalarımın yunan ordusuydu, sana olan sevgimi senden başkasıyla paylaşmak inan olsun deplasmanda yenilen beşiktaş kadar koyuyordu bana.
sen imaj satan diğer kızlar gibi de değildin. yapmadığın birşeyi asla yapmazdın. seni ilk gün nasıl tanıdıysam hala öyleydin. kendini pelin su görünüme sokup kokuşmuş 3 filmi izleyip kültürlü sananlardan değildin. bayramlarda amca, dayıların anlattığı uğruna günlerce yolda karşılaşmak için mahallenin içinde tur atılan mahalle kızıydın. yalanın dolanın beyazlar değildi, söylemediğin yalanlardan kastımız başkası gibi olmaya çalışmamandı. sen sadece var oldun, ben sana aşık oldum.
rüyalarımı turnike ettin, döndü dolaştı yine sana bağlandı. bir gece polisten kaçarken, sonra ki sabah deplasmanda uyandık beraber. inci baba'nın börekçisinde açtık gözlerimizi daha tam uyanmamışken sen öperek uyandırmaya çalışıyordun. akşamında ise evleniyorduk aniden. turuncu saçlı uzun boylu bir çocuk vardı. çok geçmeden sokaklarda yattık beraber, akşamı belliydi cebimizde 3 kuruş para vardı yettiği tek şey can baba'nın yarım kalan şarabıydı. sen ağladın bir gece, kalmayan sigarama bakmazsızın uyandım ben.
uyandım da çok şey mi değişti sanki ?
her yeni şeyi prove ettim kendi çapımda ilk shekaspeare oldum senaryoyu yazdım, ardında scothfield oldum ilk senden sonra kendimden kaçtım. Defalarca ayna önünde prova ettik. Daha işin tiyatrosunda korkudan, heyecandan ve karşımızda duran heybetin siluetinden altımıza ettik. Baktık ki böyle olmayacak bu iş, biz de aşkı bizden başka kimsenin anlayamayacağı şifrelerle ifade ettik. adına modadaki gülcü dedik, eve bırakmalar, çıkışta içilen biralar dedik..
oysa sen her üzüldüğünde parabolun diğer ekseninde senden uzak bende üzülüyordum. sen sıkıntı içine düştüğünde benim içesim geliyordu. senden haber gelmeyince o adı muhterem kıskançlık olan duyguyu tadınca hep sırtımızı biri sıvazlıyordu. daha kim olduğunu anlamadan nedenine ayıkıyodum, zaman çabuk geçsin diye kırmıştık kafayı yine. senin olmadığın yerde hep hayali siluetler bize kurtuluş geliyordu. meyhaneci pascal bir duble söylerken oturduğun masada can baba, hacıbaba, doruk abiyle olan masaya servis ederdi etse etse. gece kafayı kırdıktan sonra uyandıran hayalet emrah iken ardından gözyaşını silen ayça ablaydı. çünkü senin dünyana benzer bir tek onlar vardı. Benim dünyam sendin. Dünya dedikleri ise bir mahalleydi yanında olsa olsa.
yine yanlış kelimeler bastı dünyamı. aynı karşısında gibi daha kalemi alır almaz elim ayağım tutmaz oldu. nedeni bugünkü eşşeklikmiydi yoksa hep mi böyleydi bilinmez ama özür dilemek boynumuzun borcu olsun mahalle jargonuyla.
yazı da, gece de, sigara da, çarşafta bitti.
bu kadar yazıyorsak bir sebebi var anlasana, gece bitiyor, sigara bitiyor, şise bitiyor ben senin sevgine yetişemiyorum.
iyi ki varsın ey güzeller güzeli kan görmeye dayanamayan kız
iyi ki salak insanlar var da tanışmışız kan görmeye dayanamayan kız
gözlerim doldu ağlıyorum lan kan görmeye dayanamayan kız
iyi geceler, rüyandan çıkmaz olayım lan kan görmeye dayanamayan kız..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder