16 Şubat 2012 Perşembe

PALYAÇO ÇOCUK

Meslek yüksek okulunu birincilikle bitirmişti,
kimisi sınıf arkadaşlarının kopyasıyla mektepi bitirdiğini
kimi ise asık görülmeyen suratının kudretine kapılan öğretmenlerin torpiline geldiğini iddaa ederdi
olsundu, bir kişinin bile sikindeyse bu olay tek başına yaşamak anlamsız olurdu
oysa bugün toprağa verdik kendisini
ne yalan söyleyeyim çok ağladım abiler
her günaydın dediği sabaha inat gözyaşı eşliğinde karanlığı getirdim bu sabah
çok yeminler etmiştik biz onun hatrına, ve çok kişi olarak bugün kabrinde aynı yeminleri tutamadık
onu saygımız sonsuzdu lakin yapabileceğimiz hiçbir şey de yoktu
valide sultana teselli amaçlı yanına gidip 'artık senin birden fazla evladın var' dedim
üzgündü,
anama söver gibi kafasını kaldırıp baktı
kendimi görevli hissetiğimden midir acep
peder bey'e gittim 'biz onu yaşatacağız hep güleceğiz abi' dedim
nasibimi almıştım
bazen kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar vardır,
nasıl sövse bilemedi
anlamıştım ben ne demek istediğini; çok ağır konuştu
zaten çokta haklıydı kimse onun kadar düzgün şeritlere yayılan kırmızı boya süremeyecekti ağzına,
ve kimse onun kadar asık suratlı olamayacaktı
üstüne üstük asık suratına inat kimse onun kadar güzel gülemeyecekti
toprağı bol olsun merhum kardeşimizin

hayatını anlatmaya gerek yoktu,
lisede 5 yakın arkadaştık
her sabah kahvaltılıkları poşetlere sote eder okulun yakınında parselli parkta patlatırdık
tam giriş ziline ayarı vererek sigaralarımızı yakar en son biten sigarayla okula girerdik
bütün paketlerini ona verirdik, çünkü kimse büyüğünün üstünü arayamazdı
senelerdir tanımıştık artık birbirimizi, öğretmen cümleye falso verince hızlı atağa çıkmak bile güldürmezdi bizi
hatta o kadar vaktimiz geçmişti ki beraber rastgele biri soru sorduğunda kim üşenmiyorsa o cevap verirdi
günlerden bir gün esas oğlanımız aşık olmuştu,
bundan öncede çok aşklar geçmişti başımızdan
hepimiz tökezlemiştik kalp denen taşa
ancak onun aşık olduğu anımsamıyordum
o hep ellerimizden tutan abi niteliğinde yaklaşırdı bize
tabi işler böyle olunca
elimizden tutan hep o iken sevmek güzeldi,
ancak onun aklına da sevda denen dalgayı sokunca sonra bir daha toparlanamadık
tavsiye vermek bizim haddimize değildi, o 17 senedir 8 yaşındaydı, 8 senedir ise 70 yaşında bir adamdı...

bir palyaçonun ölümü nasıl mutsuz ederse sizi, bizi de o kadar rahatsız etmişti zamansız gidişi
bize hep söylerdi, mesleklerin iki türlü görevi vardır diye
birincisi bir düzen kurduğumuzda veya tam düzensizliği ortasındaysak geçimimizi sağlamak
ikincisi herkesin kişilik olarak bir mesleği yansıttığıydı
ben onun için hırsızdım
sanayi kısmında fikret vardı, tornacıydı o da
elektrik kısmında da birol vardı emekliydi o
çilekeş geçen günlerden ssk'sı vardı
ben demiyorum bunları o söylüyordu
biz de palyaço derdik ona
o sadece gülmek için gülerdi, biz ise o her güldüğünde gülüşünün karesiyle çarpılıp sevinirdik
oysa hepimiz bilirdik ''aşık olmak mı? aşık olunmak mı ?'' sorusuna
genç yaşımızın tecrübesizliğinden mi bilinmez, ikisi beraber olmaz diye cevabı yapıştırmıştık
genelde de okul çıkışı kafelerinde aşık olanlar kısmına oturur papatya falları bakardık.
o ise tek taraf olmanın güzelliklerini anlatırdı bize.

dün geceydi, okulun partisi vardı
tutuldum demesiyle beraber tutunacağı dala kondu
kimsenin ciddiye almadığı ama arkadan çalan müzikler vardır ya abiler
bu müziğin eşliğinde tutunduğu dal olan kızla konuşmaya başlamıştı
biz ise çakozlamasın diye sohbet eder gibi yaparak onu izliyorduk
kız ne içerse aynısından bizim arkadaşta içiyordu; allah tahsilatını affetsin
çok tekila, az cila, iki duman, dört miligram
artık ikiside sadece beraber olmak istedikleri kişileri görebileceği kıvama gelmişti
odaya çıktılar
yukarda kudretli bir sevişme olmalıydı
müzik değişmişti
müzik değişirse dansta değişirdi
ancak devamını ben bilemem,
ufak bir kaşıkta kaynatma işlemi sonrası sızmıştım ben de
ama bugün anladım ki sonsuz kere söylenmiş 'keşke'lerin kralından sipariş vermiştim
aslına bakarsanız ben küçükken keşke diyemez teşke dermişim
acaba yine teşke desem o kızı hiç görmemiş olur muydu ?
teşkeler diyarına adım atmıştım, zil sesi ayarına uygun bir de sigara yakmıştım
merhumun naaşına bakıp ağlıyordum, cesetten uzağa külledim
bu çabamı görse surat ifadesini değiştirmez kesinlikle yine teşekkür ederim derdi; gülüşüyle

son kez karşımda duruyordu, önsevişmede bozulan makyajı
pastel renklerin altında kalan morluklar
yatağın altından çıkan plastikler
kolundaki iğne izleri;
artık ölmüştü ilk defa
bardak gibi bir kalbi vardı, ve kalbi yere düşmüştü
dünyanın en babayiğit, en giderli tutkalı gelse eski haline getiremezdi o kalbi
bizim arkadaş varvolana aşık olmuştu,
öldüren aşık olması değildi ancak
bizim kız var olan yerine bizimkini koymuştu, bir de utanmadan öpücükler kondurmuştu
bizim çocukta sanırsam buna çok bozulmuştu
sabah akan makyajını bir daha tazelememek üzerine silmişti
gülmediği ilk gün olarak yeni bir hayata başlamıştı
bugün o palyaço arkadaşım ile kendisinin cenaze namazındaydık
ikimizde hüngür hüngür ağlıyorduk
hem de beraber ağladığım kişi, öldüğü için ağladığım kişiydi
kafamda karışmadı değildi

kendisine verdiğimiz sözü tutamıyorduk
o da tutamıyordu zaten
çok fazla söze gerek yoktu canlar
biraz eksik gibiyiz artık
o olmayınca olmuyor,
ama eğer bunları okuyupta biraz gülümsediyse diğer taraftan
bütün kalbimiz seninle olsun palyaço çocuk
yeni hayatın gönlünce olsun, artık öldün
ve artık istediğini sevebilirsin

toprağın bol olsun palyaço çocuk


''kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım'' Tugut UYAR

Konuşmak-Yasemin Mori
Aslında Bir Konu Var-Yasemin Mori
Mutsuz Punk-Yasemin Mori

9 Şubat 2012 Perşembe

MUSLUKÇU

dünyada sonsuz sayılı icat vardır heralde; elektrik, makarna makinası, telefon, jilet, fare kapanı, fil hortumu temizleme hortumu falan filan faso...
ben bir tane burun musluğu istiyorum
salya-sümüğe düşmek mesele değil de, o duruma düşünce kimseler görmesin diye istenilen zaman da kapanan bir musluk
çok darlanıldığında, işi papatya falına bırakmadan vanayı açıp hüngür hüngür ağlayabildiğimiz bir musluk icat edilsin 
timsah gözyaşlarının musluğu tıkadığı, gururun pompa olduğu
üstelik ancak gurur edinildiğinde açılabilecek bir musluk istiyorum

bizim daha dokunmatik telefonlara, appstore'dan medet umduğumuz basit mutluluklara ihtiyacımız olmamalı
bir tane burun musluğumuz olmalı, altın gibi kalbi olanlara sürtünme yapmasın diye altından bir vana.
duruşu sağlamlara, gevşemeyen vidalar; maksatki yanlış yerlerde açık verip falso almasın diye.

bir de muslukçu şart
o musluğun tek sahibi olmak bencillik olur diye
yoksa bir muslukçuya aşık olmak benim neyime
sırf beni ağlatabilen kişi o muslukçu olsun diye istiyorum, yoksa bizler asla ağlamayız durduk yere
gözlerde çürüyen yaşlar aksın niyetinde istiyorum

her taraf dert olsa da kafayı kalbine koyabildiğim muslukçu eksik olmasın sakın
vana açmaktan kalbi sertleşmemiş biri olmamalı ki;
kalbi gibi vanayla oynamaktan çürümüş elleri bizi de yakmasın
illa da mesleğini; para veyahut bir karşılık beklediği için yapmayan
babacan olup, burun musluklarını sevdiği için yapanından bekliyorum
o nasıl mesleği uğruna gezip tozuyorsa, ben de onu bulmak için yakıyorum balataları; bunu bileninden istiyorum.

o değil de muslukçu benim bujiler alev aldı
derman sendeyse parası neyse vericem
ulan seni sevmek için hergün balataları yakıyorum ben
yedek takımı sendeyse eğer gülümsemen yeter
''illa gelmem'' diyorsan eğer
burun musluğuna gerek kalmaz
en kralından sifon istiyorum ben
daha kolay ağladığımdan değil
sidik kokusunun daha çabuk geçmesinden 

ya da hepsini boşver
sen benim dediklerime bakma
söylediklerimden dolayı da özür dilerim
sana ihtiyacım var anlasana
sen olmadan ağlayamam bile ben
seni seviyorum muslukçu, çok geç kalma da erken gel
sana en sevdiğin yemeği yaptım, beni üzmekten yorulmuşsundur diye.



4 Şubat 2012 Cumartesi

Kibrit Hakikati 26

O kadar kaygısız yardıracamki, o kadar kaygısız yani.
Selam değişkenler, sabitler, avagadro sayıları, üslüler, kökten kurtulamamış can üzümlerim.

İnsanın herhangi birşeye bağlanmaması mümkünmüdür bana açıklar mısınız acaba ?

Nasıl desem hiç kimseye hayatını sarsacak kadar değer vermemesi mesela,

Aynı değeri görmesi mesela,

Yaralar bir gün kapanır, acısıda geçerde hiç acıtmadan geçiren bir ilaç var mıdır ?
Süreç; ''yara oluşması, yaranın kapanması, süreyle acısınında geçmesi, yaraya bakarak eski günlerin güzelliğine gülümsemek'' ise bu sürecin direk gülümseme aşamasına tav olabileceğimiz bir formül var mıdır ?
Hayallerimizdeki kız diye tav ettiğimiz bir kız yerine, hayallerimizin kızı olan bir sevgili var mıdır ?
Hayallerimize mi aşığız amınakoyim?
Veya hayallerimizle yaşamaya mı alışkınız da bir türlü farklısını mı kabul etmiyoruz ?
Veya aşk hayal kurmak mı olum ?
Peki ya gün gelirde sevgiliden ayrılınca çok seven mi üzülür çok hayalperest olan mı ?
Peki gerçekten bir gün gelip herşey bitecekse amaç ne ?
Hani zaten erkeklere bir amaç endeksleniyorda, herşey bitecek diyen kızlar amaç gönül eğlendirmek mi ?
Acaba ''KüçükPrens''in dediği gibi gittiklerinde hepsi yıldız mı olacaklar, her parlayan yıldız o kız mı olacak ?
Yoksa her parlayan yıldız zihnimizde kurduğumuz sevgili de, biz her sevgiliyi yıldız mı zannediyoruz ?
Peki insan nasıl iki kişi olabilir ?
Ölmeden gidebilir mi tamamen ?
Kalması demek illaki fiziksel birşey midir ?
Veya gittiği yer de;
Acaba o da benim gibi papatya fallarına inanıyor mudur ?
Acaba o da benim onu sevdiğim kadar seviyor mudur ?
Acaba bir tek benim rüyalarımda mı kavuşuyoruz ?
Peki bu olay birlikte olduğumuzda bile geçerli olmuyor mu ?
Neyin peşindeyiz muhtar ?
Mazoşist miyiz ?

Çok mu bağlanıyoruz, yoksa bağlanacak birşey mi arıyoruz ?

Bence birine bağlanarak en doğru şeyi yapıyor olsak bile; sahiplenme durumu bittiğinde

Sevgilimizden ayrıldığımıza mı üzülüyoruz,
Hayallerin yıkıldığına mı,
Geleceğe dönük yapılan planların tuz buz olmasına mı,
Yoksa artık sahibimiz olmadığına mı,
Veya kimseye sahip olamadığımıza mı ?

Acaba benim sevgilim kim amınakoyim?
Ya senin ?

Gün gelir devran döner yine tavuk domalır yine horoz siker
Hep kendimizi tavuk zannediyoruz ya, kim bilir kalbimizin diğer eksininde kimlerin gözyaşı akıyo kimler tavuk olmuşta yamulmuş.

Acaba kaç kişinin hayalindeki sevgilisinin kostumüyüz ?

Biraz düşünsenize biz ne sikime bu kadar düşünmeye yer arıyoruz ?

Afilli sigaranız bal, sevdiğiniz hep sizinle olsun.

In My Darkest Hour-MEGADETH